TAZMİNAT MİKTARI
Hastalar tarafından çok fazla bilinmemesi, danışılan hukukçuların ise bu
tip davalarda uzman olmayıp daha çok aile avukatı olması ayrıca kadercilik
anlayışı ve adli tıp incelemelerinin yetersiz olması sebebiyle doktor veya
hastane hatası sebebiyle ölümler sonrasında geride kalan destekten yoksun
kalanlar yada sakatlığı oluşan hastalar herhangi bir hak araması veya tazminat
talebinde bulunmadan hayatlarına devam etmişlerdir. Aslında bu tip hatalar
sonuçları hastalar açısından ömür boyu katlanma zorunluluğuna yol açacağından
yüksek miktarda tazminat ödenmesi gerekli olan doktor ve hastane hatalarıdır.
Özellikle özel hastanelerin sayısının çoğalması doğrultusunda hastane
hatalarının daha çok fark edilmesi ile basın ve yayın araçlarında konunun
gündeme daha çok gelmesi malpraktis davaları daha çok bilinir hale geldi.
01.10.2011 tarihine kadar (son değişiklik), doktorlar tarafından uygulanan
hatalı uygulamalardan kaynaklanan davalar, İdari Yargılama Usulü Kanunu
uyarınca idare mahkemeleri tarafından incelenmiş ve karara bağlanmış olmalıdır.
Bu nedenle, doktorun ciddi veya kişisel bir hatası yoksa, doğrudan doktorlara
karşı dava açmak mümkün değildi. Mevzuattaki son değişikliğin doktorlara
tazminat ödemeyi kolaylaştırmak için yürürlüğe girdiğine inanıyoruz. Hastaların
doktorları geçmişten daha fazla dava edeceğini düşünmekteyiz.
Doktorun hataları ile ilgili istatistiksel veriler bile eksik olsa da
Türkiye’de doktorların hastalara verdiği zararın diğer gelişmiş ülkelerden daha
fazla olduğu bilinmektedir. Demografik olarak Türkiye’deki doktor sayısı
Türkiye’deki gelişmiş ülkelerden daha azdır ve bu gerçek, Türkiye’deki
doktorların çok sayıda hastaya bakmasını gerektirdiği için bu yoğun çalışma
koşullarında doktorların daha fazla hata yapmalarıyla sonuçlanmaktadır. Öte yandan,
hastalarda farkındalık eksikliği ve bürokrasinin doktorlar üzerindeki koruması,
doktorların gerektiği gibi kovuşturulmasına engel oluşturmaktadır. Bu nedenle,
diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’de doktorlara karşı
açılan doktor hatası(malpraktis) davalarının miktarı aynı değildir.
HASTANE HATASI TAZMİNAT HESABI
Doktor hatası sonucunda ortaya çıkan zarara göre çeşitli talepler mümkün
olmaktadır.
Bunlardan ilki olarak ölüm olayı gerçekleşmişse, mirasçıları;
İkinci olarak yaralanma veya sakatlık meydana geldiyse;
Tazminatın hesaplanmasında davacının ekonomik durumu ve uğramış olduğu
zararların tam olarak tespiti çok önemlidir. Bu hesaplama sırasında hasarlar
delilleriyle tam olarak ispat edilemez ise asgari ücret üzerinden zararın
hesaplanması ve daha düşük tazminat miktarları söz konusu olacaktır. Özellikle
manevi tazminat soyut bir kavram olduğundan kazazedenin uğramış olduğu
zararların net ve çok iyi bir şekilde, delilleriyle birlikte tarafından ortaya
konulması gerekmektedir. Bu hususta profesyonel avukatlardan yardım almanın
önemi özellikle tazminatın miktarının doğru ve tatmin edici olması yönünden
önemlidir.
HASTANE HATASI DURUMUNDA İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Bu konuda doktorun yapmış olduğu sözleşmenin türü tespit edilmelidir. Hekim
ve hasta arasındaki ilişkinin, uygulamadaki baskın görüşe göre vekalet
sözleşmesine dayanmaktadır. Dolayısıyla, bu tür davalarda tazminat talepleri,
Borçlar Hukuku’nun vekalet sözleşmesi hükümlerine dayanılarak değerlendirilir.
Bu değerlendirme doğrultusunda hekimin hukuka aykırı tıbbi müdahalesi
sonucunda, hastanın zarar görmesi halinde, tazminata hükmedilebilmesi için bazı
şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre;
Bu unsurların birlikte gerçekleşmesi durumunda, hekimin tazminat
sorumluluğu doğacaktır.
Ancak bazı tıbbi işlemler vekalet sözleşmesine değil de eser sözleşmesi
olarak kurulmaktadır. Bu iki sözleşme tipi arasındaki fark oldukça önem arz
etmektedir. Çünkü estetik ameliyatlar ve bazı diş operasyonlarında eser
sözleşmesi ile hizmetin kusursuz bir şekilde teslimi üstlenilmiş olur. Eğer
doktor hatasının(malpraktis) bu konuda olduğu tespit ediliyorsa hekimin
kusurunun olmadığını ispat etmesi gereklidir. Dolayısıyla estetik ameliyat
sonrasında ortaya çıkan doktor sorumluluğu olağan operasyon ve tedaviler
açısından oldukça yüksektir. Vekalet sözleşmesine dayanan hususlarda doktorun
özen borcunu yerine getirdiği ispatı yeterli olsa da eser sözleşmesinde özen
borcu yerine getirilse dahi komplikasyonlar dahil tüm zararlardan kusursuz
olarak sorumlu olacağı Yargıtay içtihatlarıyla düzenlenmiştir.
Hekim hasta ile ilgili tıbbi kayıtları, belge ve raporları tutmak ve
saklamak zorundadır. Bu belgelerdeki hata ve eksikliklerden hekim sorumludur.
Malpraktis davaları trafik kazası veya benzer davalardan farklılık
oluşturmakta olup kusur oranları değil eserin meydana gelip gelmediği yani
istenilen sonucun ortaya çıkıp çıkmadığı önem arz eder. Bu kapsamda özellikle
kendilerini sigorta şirketi gibi lanse eden ancak trafik kazası aracılığı
yapmak dışında bir bilgisi bulunmayan hukuk dışı aracılardan tamamıyla uzak
durulmalıdır. Zira bu tip davlara trafik kazası mantığıyla kusur oranına göre
yaklaştıklarından davaların kaybedilmesine veya düşük miktarlarda tazminat
alınmasına sebebiyet vermektedirler.
MADDİ TAZMİNAT
Tıbbi malpraktis eylemi kapsamında ikame edilen tazminat davalarında
zararın ispat edilmesi hastaya (davacıya) düşmektedir. Ancak, zararın hak
değilse, hâkim takdir yetkisini kullanarak zararı belirleyecektir. Ölüm
halinde, den masraarı, ölüm hemen meydana gelmemiş ise tedavi giderleri ile
çalışmamaktan doğan zararlar istenebilecektir. Ölen kişide gören kişiler, ölüm
meydana gelmeseydi şartlara göre yardım devam edecekse destekten yoksun kalma
tazminatı talep edebilirler. Bunlar ölen ki Cismani zarar söz konusu olduğunda
ise, tedavi masrafları, çalışma gücünün yok olmasından ve ekonomik geleceğin
sarsılmasından doğan zarar, cismani zarar nedeniyle tazminat talep etme hakkının
sadece hastaya aittir
MANEVİ TAZMİNAT
Manevi zarar için kişinin sağlığında istenmeyen durumun gerçekleşmiş olması
yeterlidir. Tıbbi malpraktis eylemi sebebiyle oluşan manevi tazminat ve zararın
kapsamı ile ilgili madde hükmünde, hastanın ölümü halinde ailesinin de
düzenlenmiştir. Hastanın veya gerekli şartlar gerçekleştiğinde ailesinin,
hatalı tıbbi müdahaleden dolayı acı, elem, üzüntü çekmesi halinde manevi
paranın talep edilmesi mümkün olacaktır.
ZAMANAŞIMI SÜRESİ
Hekimle hasta arasındaki ilişkinin şekli, zamanaşımı süresi bakımından da
farklılık yaratmaktadır. Eğer hasta-hekim ilişkisi bir sözleşmeye dayanıyorsa
akde dayalı talepler 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Buna karşın, eğer
hasta-hekim ilişkisi bir sözleşmeye dayanmıyorsa, tazminat istemi, zarar görenin
zararı ve tazminat yükü başlayarak 2 yılın ve her halde ilin işlendiği tarihten
başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.
Uzamış Ceza Zamanaşımı İstisnadır.
DAVA NEREDE AÇILIR?
* Kamuda çalışan doktorlar aleyhine doğrudan dava açılamamaktadır. Bu
davanın doğrudan muhatabı idare, yani Sağlık Bakanlığı’dır. İdarenin rücu etme
hakkı vardır bu nedenle dava doktora ihbar edilir.
* Özelde çalışan doktorlar aleyhine doğrudan dava açılabilmektedir. Özelde
çalışan doktorlar aleyhine tıbbi kötü uygulama nedeniyle açılan maddi ve manevi
tazminat davaları adli yargının görev alanına girmekte ve asliye hukuk
mahkemelerinde görülmektedir. Uygulamada, genellikle hem hekim hem de
çalışılan özel hastan açılmaktadır
Hukuki sorunlarınızla ilgili profesyonel yardım
almak istemeniz halinde iletişim bölümündeki iletişim araçlarıyla ofisimizle
iletişime geçebilirsiniz.