Şufa
Hakkı Nedir ve Şufa Davası Nasıl Açılır?
Şufa
hakkı Tük Medeni Kanunu 732 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
İlgili maddelerde yasal önalım hakkı olarak düzenlenen şufa hakkının sözleşme
ile de herhangi bir kişi lehine tesis edilmesi ve tapuya şerh verilmesi
mümkündür. Yazımızda kanunda düzenleme alanı bulan ve paydaşlara yani
hissedarlara tanınan bir hak olan yasal önalım hakkını ve yazımızın sonunda
sözleşmeden doğan önalım hakkını anlatacağız.
Şufa
Hakkı Ne Demektir?
Paylı
mülkiyet konusu taşınmazlarda paydaşlardan birinin payını paydaş olmayan bir
üçüncü şahsa satması halinde diğer paydaşlara bu payı satın alma hakkı tanıyan
hakka şufa hakkı denilmektedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere paydaşların
kendi arasında gerçekleştireceği satışlarda diğer paydaşlar önalım hakkı yani
şufa hakkını kullanamamaktadırlar.
Paydaşlara
tanınan yasal şufa hakkı kanunla tanınmış olduğundan taraflar arasında bu yönde
herhangi bir sözleşmenin bulunmasına veya tapuya şerh edilmesine gerek
yoktur. Şufa hakkı diğer paydaşın payını üçüncü bir şahsa satmasından
sonra ve payı satın alan kişiye karşı dava yoluyla ileri sürülebilmektedir.
Kanun
cebri satışlar bakımından şufa hakkının kullanılamayacağını belirtmektedir.
Cebri satışa örnek icra yoluyla gerçekleştirilen satışlar gösterilebilir.
Paydaşın hissesinin icra dosyasında haczedilerek bir üçüncü şahsa icra
kanalıyla satılması halinde yeni paydaşa karşı diğer paydaşlar önalım hakkını
kullanamazlar.
Şufa
Davası Hakkında Bilgiler
Şufa
hakkı asliye hukuk mahkemesinde payı satın alan üçüncü şahsa karşı açılacak
bir şufa davası ile ileri sürülebilmektedir. Dava açmadan şufa
hakkının elde edilmesi mümkün değildir. Kanun dava açılması için bazı süreler
belirlemiştir. Öncelikle payı satan veya satın alan kişinin ihtarname ile satış
hususunu şufa hakkı sahibine bildirmesi gerektirmektedir. İhtarnamenin
tebliğinden itibaren 3 ay içerisinde şufa hakkı sahibinin de davasını açması
gerekmektedir. Eğer ihtarname tebliğ edilmezse bu süre de başlamaz ancak kanun
yine de bu süreyi satıştan itibaren 2 yıl ile sınırlamış bulunmaktadır.
Açılan
davada mahkeme davacıya satış bedelini depo etmesi yani mahkemece belirlenecek
bir hesaba veya mahkeme veznesine yatırması için süre verir. Verilen süre
içerisinde satış bedelinin mahkemenin belirteceği şekilde depo edilmesi halinde
mahkeme tapu kaydının iptali ile önalım hakkı sahibi davacı adına tescil
edilmesine karar verir. Verilen karar diğer yargı kararları gibi istinaf ve
temyiz yargı yollarına tabidir. Bu noktada tapuda satış esnasında satış
değerinin gerçekte olandan daha düşük veya daha yüksek gösterilmesi sorun
teşkil eden durumlar arasındadır.
Tapudaki
Bedelin Düşük Gösterilmesi
Taraflar
bazen daha düşük vergi vermek gayesiyle tapuda satış bedelini gerçekte olandan
daha düşük olarak beyan edebilmektedir. Aslında bu durum gerçekte var olan
durumun gizlenmesi olarak açıklayabileceğimiz hukuk dilindeki ismiyle bedelde
muvazaa solarak adlandırılmaktadır. Diğer paydaş ön alım hakkını
kullanarak tapuda gösterilen bedelden payı almak istediğinde satışın tarafları
mahkemede itiraz ederek aslında daha yüksek değerden satış işleminin
gerçekleştirildiğini beyan etmektedirler.
Bu
durumda Yargıtay’ın görüşü tarafların kendi gerçekleştirdikleri bedelde
muvazaaya dayanarak lehlerinde bir sonuç elde edemeyecekleri yönündedir. Yani
başka bir ifadeyle bu durumda davalının muvazaa iddiası dinlenmemekte, tapuda
gösterilen bedelin depo edilmesine ve davacı adına payın tesciline karar
verilmektedir. Bu durum vergiden kaçmak adına tapuda bedeli düşük gösteren
alıcı açısından ciddi bir zararın oluşması sonucunu doğurmaktadır.
Tapudaki
Bedelin Yüksek Gösterilmesi
Bedelin
yüksek gösterilmesi halinde Yargıtay’ın yukarıdaki yorumunun aksine bir görüşü
bulunmaktadır. Taraflar bazen de önalım hakkı sahibinin payı almasını
engellemek adına tapudaki bedeli gerçekte olandan çok daha yüksek
gösterebilmektedirler. Aslında bu da yukarıdaki gibi bedelde muvazaa anlamına
gelmektedir. Bu durumda da payı ön alım hakkı ile almak isteyen paydaş
mahkemede bedelin yüksek gösterildiğinden bahisle itiraz etmektedir.
Yargıtay
bu durumda satışın tarafı olmayan şufa hakkı sahibi paydaşın muvazaa iddiasının
dinlenmesi gerektiğini ve muvazaa iddiasının tanık dahil her türlü delille
ispatlanabileceğini belirtmektedir. Yani şufa davasında davacı satışın
taraflarının muvazaalı bir şekilde bedeli yüksek gösterdiğini tanık delili veya
diğer delillerle ispatlaması halinde tapuda gösterilen bedelden değil de gerçek
bedel üzerinden payı adına tescil ettirebilmektedir.
Sözleşmeden
Doğan Önalım Hakkı
TMK'nın
735. maddesinde sözleşmeden doğan önalım hakkı düzenlenmiş bulunmaktadır.
Sözleşmeden doğan önalım hakkı aslında yasal önalım hakkı ile aynı kurallara
tabidir. Farklı olan noktası ise buradaki önalım hakkı sözleşmesel bir hak
olduğundan paydaşlar arasında değil sözleşme ilişkisinin tarafları arasında
tesis edilen bir hak olarak herkese tanınabilmektedir.
Sözlşemeden
doğan şufa hakkı tapuya şerhedilebilmekte ve sözleşme ile şerhte belirtilen
süre ve şartlar kapsamında taşınmazı satın alan herkese karşı ileri
sürülebilmektedir. İllaki paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz olması şart değil
müstakil tapulu gayrimenkuller için de sözleşmesel şufa hakkı tesis
edilebilmektedir. Kanun süre bakımından bir üst sınır öngörmüş ve tapuya şerh
edilen şufa hakkının 10 yıl sonunda geçerliliğini yitireceğini beyan
etmektedir. Ancak 10 yıl sonunda yeni bir sözleşme ile sürenin bir 10 yıl daha
uzatılmasının önünde herhangi bir yasal engel bulunmamaktadır.
Şufa
(Ön Alım) Davasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Şufa
davasında, ön alım hakkını kullanan paydaşın, bu payı satın almak isterken
tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masraflar
toplamından ibaret ön alım bedelini depo etmesi gerekir.
Şufa
davasında, davacı, tapuda yapılan işlemin tarafı olmadığından tapuda yapılan
temliki işlemin muvazaalı olduğu iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını her
türlü delille ispatlayabilir. İşlemin gerçekte bağış olmayıp satış olduğunun
belirlenmesi halinde, şayet satış bedeli kanıtlanabilirse bu bedel, yoksa
keşifle bilirkişi aracılığı ile tapudaki işlem tarihinde saptanan bedel ön alım
bedeli olur.
Şufa
davasında, ön alım hakkına konu payın satıcısı veya alıcısının, noter
vasıtasıyla diğer paydaşlara satışı bildirmeleri gerekir.
Şufa
(ön alım) davası, payı satın alana karşı açılır. Süresinde açılan dava
sırasında, taşınmaz malın davalı tarafından 3. Kişiye satılması, hibe edilmesi
ya da diğer paydaşa satılması şufa hakkını engellemez. Dava, 3. Kişiye teşmil
edilebilir ya da eski malik aleyhine tazminata dönüştürülebilir. 3. Kişi davaya
dahil edilmeli ve öyle karar verilmelidir.
Şufa
davasında, davanın tazminata dönüştürülmesi halinde ise, dava konusu payı 3.
Kişiye satanın kötü niyeti açık olduğundan ayrıca iddia ve ispat gerekmez. Şufa
hakkı, her yeni bir satışla yeniden doğar. Sonradan yapılan satışla şufa
hakkının kullanılması, dürüstlük kuralına aykırı değildir.
Şufa
davasında, dava sürerken pay 3. Kişiye satıldığında davacının seçimlik hakkını
kullanması sonucu dava tazminata dönüştürülmüşse, davacının talep edebileceği
tazminat miktarı birinci satış ile ikinci satış arasındaki farktan ibarettir.
Şufa
davasını, taşınmazda pay sahibi olanlardan her biri açmak ve satışa konu payın
tamamının bedeli mukabili kendi adına tescilini istemek hakkına haizdir.
Şufa
davasını, bir kaç paydaş açmışsa, davaların birleştirilerek görülmesi ve dava
konusu payın davacıların pay oranına bakılmaksızın davacı adedine göre eşit
olarak tesciline karar verilmesi gerekir.
Şufa
davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi
aralarında taksim edilip, her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken,
bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı, bir 3.
Kişiye satarsa, zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapda yapılan
satış sebebiyle ön alım hakkını kullanması M.K. 2. Maddesinde yer alan
dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddası, davanın her aşamasında
ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir.
Bu gibi halleerde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir.
Şufa
davasında ilk önce paydaşlık sıfatının saptanması gerekir.
Paydaşların
şufa hakkından feragat etmeleri mümkündür. Feragat resmi biçimde resen
düzenlenip tapuya tescille olur. Ancak feragat, belli bir alıcı içinse yazılı
olması yeterlidir. Paydaşlar, geçerli bir feragat olmadıkça her zaman şufa
hakkını kullanabilirler.
Şufa
davası, tazminata dönüştüğünde davacıdan depo parası istenemez. Bedelde muvazaa
sebebiyle açılan şufa davasında, davacıya gerçek satış bedeli olduğu iddia
edilen miktar üzerinden depo için mehil verilmelidir.
Şufa
davası, satışın, hak sahibi paydaşa, alıcı veya satıcı paydaş tarafından noter
aracılığı ile bildirildiği tarihin üzerinden 3 ay ve her halde satışın üzerinden
2 yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece resen göz önüne
alınır.
Satışı,
menkul (taşınır) mal hükümlerin tabi olan tapusuz taşınmazların pay satışında
şufa davası söz konusu olamaz.
Tapulu
taşınmazın, tapu dışı satış işlemi de (harici satış) şufaya konu oluşturmaz.
Hak
düşürücü süre, tescil ya da satış tarihi ile değil, satışı öğrenme durumunda
işlemeye başlar.
Paydaşlar
arasında şufa cereyan etmez.
Cebri
satış ve ihalede şufa hakkı kullanılamaz.
Hibe
ve takas halinde de şufa hakkı kullanılamaz.
Ancak
hibe ve takasın muvazaalı olduğu iddiasıyla şufa davası açılabilir.
Satış,
hile, ikrah veya gabin gibi nedenlerle fesih olursa, şufa davası da dayanaksız
kalır.
Paydaşlık
sıfatı kalkarsa, şufa davası reddedilir.
Tapuda
kayıtlı bir taşınmazdan aynı tarihte, aynı işlem ile pay satın alanlar,
birbirine karşı şufa hakkını ileri süremezler.
Şufa
hakkı, ancak dava yoluyla kullanılabilir.
Şufa
hakkı kullanıldıktan sonra satana iadesi, bu hakkı ortadan kaldırmaz.
Satış
vaadi sözleşmesine dayanarak payı üzerine geçiren kişiye karşı şufa davası
açılamaz. Ancak payı konusunda satış vaadinde bulunmuş olan paydaş şufa hakkını
kullanabilir.
Birden
fazla paydaş, satışa konu olan pay için şufa hakkını kullanmışlarsa, eşit
olarak şufa hakkının tanınması gerekir.
Taşınmaz
hakkında ortaklığın giderilmesine karar verilmiş olsa bile, açılmış olan şufa
davasını sürdürmek ve sonuçlandırmak zorunludur.
Önalım
davasını, tereke mümessili takip ettiği takdirde davacısı tüm mirasçılar olduğu
için payın tüm mirasçılar adına tescili gerekir.
Şufa
hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay, elbirliği mülkiyetine konu
ise, dava tereke adına açılmış sayılacağından tüm ortakların birlikte dava
açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin de mvafakat etmesi gerekir.
Paydaşlar
arasında satış halinde pay iktisap eden kişi, 3. Kişi sayılmadığından , diğer
paydaşların şufa haklarını kullanmaları mümkün değildir.
Miras
bırakanın danışıklı olarak yaptığı intikal işlemini iptal ettirerek murisin
ölümü ile bşlangıçtaki mirasçı sıfatıyla hak sahibi olan kişinin şufa davası
açma hakkı vardır.
Satış
parasında muvazaa, payın bağış olarak devredilmiş görünmesine rağmen satış
olduğuna dair muvazaa. Muvazaalı satş bedelinin tespitinde kesin delil elde
edilemezse keşif yapılmalıdır.
Kötü
niyetli temliklerde, salt araya bağış işleminin girmesi şufa hakkının
kullanılmasına engel olmaz. Muvazaalı şekilde yapılan ve bağış olarak
gösterilen işlemin amacı da şufa hakkının kullanılmasını engellemek olduğuna
göre davacı paydaş, şufa hakkını kullanabilir.
Şufa
hakkına ilişkin davayı tereke temsilcisi takip ettiğinde, davacısı tüm
mirasçılar olup, iptal edilen payın tüm mirasçılar adına tescili zorunludur.
Elbirliği
mülkiyetine tabi hakka dayanarak önalım davasının ortakların birlikte dava
açması veya birinin açtığı davaya diğer ortakların muvafakat etmesi gerekir.
Elbirliği
mülkiyetine tabi bir davada, diğer mirasçıların davaya muvafakatı, duruşmaya
gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi
ibraz edilmesi suretiyle ya da davayı takip eden Avukata vekaletname verilmesi
ile sağlanabilir. Ortakların muvafakatı sağlanamazsa, murisin terekesine
görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı
dışında biri olursa, davacının sıfatı biter, davayı temsilci takip eder.
Önalım
hakkı sahibine, alıcı veya satıcı tarafından noter aracılığıyla bildirim
yapılmamışsa, hak sahibinin satışı öğrendiği ileri sürülerek hak düşürücü
sürenin başladığının kabulü mümkün değildir. Önalım hakkı sahibinin satışı
kesin olarak başka bir şekilde öğrenmiş olması sürenin işlemesine yol açmaz.
İhtiyari
açık artırma yoluyla yapılan satışlarda satış, ihale memuruna ihaleyi
açıklamasıyla gerçekleşir ise de, mülkiyet ancak tapuya tesille geçer. Bu
şekilde yapılan saış nedeniyle kullanılacak şufa hakkına ilişkin iki yıllık hak
düşürücü sürenin tapuya tescil tarihinden itibaren başlaması gerekir.
Önalıma
konu pay dava sırasında satılmışsa, davacı seçimlik hakkı olarak davayı
tazminata dönüştürmüşse, tazminat miktarı birinci satış ile ikinci satış
arasındaki farkdan ibarettir.
Cebri
artırmalarda önalım hakkı kullanılamaz.
Önalım
hakkı payın sadece 3. Kişiye satılması halinde kullanılabilir.
Taşınmazın,
taksim edilerek kullanıldığı savunması davanın temyiz dahil her aşamasında
ileri sürülebilir.
Bir
taşınmazda önceden beri paydaş olan bir kimsenin kendi payını doğrudan eşine
bağışlaması halinde, bu işleme karşı şufa hakkı kullanılamaz.
Hukuki
sorunlarınızla ilgili profesyonel yardım almak istemeniz halinde iletişim
bölümündeki iletişim araçlarıyla ofisimizle iletişime geçebilirsiniz.